22 Mayıs 2020 Cuma

Löbeti, Ya da Nöbeti


Löbeti Tekkesi.
Löbelti-Löbeti-Nöbeti

Çorum İl yıllığı kitaplarında, Nöbeti Baba Dağı’nın yüksekliğini 1641 olarak verir. Adının neden Löbelti ya da Nöbeti olduğu hakkında bilgi bulamadım. Ama söylence olarak Hacı Bektaş Veli soyundan olduğu söylencesi anlatılır. Alaca’ya bağlı Yazır Köyünden, dedelerden olduğu söylencesi var. Ama konu aynı, sadece kimisi Hacı Bektaş’tan kimisi Yazırlı dedelerden olduğunu söyleyerek anlatır.

Konu şöyle anlatılır: Askerde iki arkadaş varmış. Birisi Hacı Bektaş evlatlarından, birisi Boğazkaleli beylerden. Aralarında hayli samimiyetlik kurulmuştur. Bir gün içki sofrasında sohbet ederken, birbirlerine, eşlerinin hamile olduğunu söylerler. Yani ikisinin eşi de hamiledir. »Öyleyse ikimizin eşi de hamile. Çocuklarımızın, biri oğlan biri kız olursa, kız olan oğlan olana versin. Evlenme yaşına gelince çocuklarımızı evlendirelim« der birisi. İkisi de kabul eder. Askerlikleri bittikten sonra sivil yaşamda da ilişkileri devam eder ve zamanı gelince, Hacı Bektaş Veli soyundan olanın kızı, Boğazkaleli beylerden olanın oğlu olmuş. Evlilik çağına geldiklerinde beylerden oğlan babası, Boğazkale’den kalkıp Hacıbektaş ilçesine varır. Olayı hatırlatır, çocuklarının evlenme yaşlarına geldiğini söyler. Oğlu için kızını Allahın emriyle ister. Hacı Bektaş soyundan olmasına rağmen, bir Sünni inancında olana sırf söz verdiği için hayır diyemez. Kabul eder ama kızını çağırıp olayı anlatır. Kızın adı Rabia’dır. Kız birşey söyleyemez. Zaman gelir, düğün başlar. Gelin alayı gelir. O gün Rabia Hacı Bektaş dergahına gider, »Ben senin soyundan birisi olarak Sünni inançlı bir kişiye nasıl varırım. Sadece babam söz verdi diye ses edemiyorum. Benim elimi bir yabancının eline değdirme.« diye dua eder. yalvarır, ağlar. Ertesi gün gelin alayı, telli duvaklı gelini ata bindirip yola çıkarlar. Gelin alayı Mucur İlçesine gelince, bir atlı gelir. Damadın öldüğünü haber verir. Oğlanın babası, »Benim bir oğlum daha var. Gelini ona alıyorum« diyerek gelin alayının devam etmesini ister. Birkaç saat sonra bir atlı daha gelir. Gene, ikinci damadın da öldüğünü haber verir. Oğlan babası üçüncü oğluna alacağını söyler ve gelin alayı şimdiki Löbelti’nin olduğu yere gelince, üçüncü oğlanın öldüğünün de haberi gelir. Orada gelin attan iner ruhunu hakka teslim eder ve hemen oraya defnederler.

Eskiden beri her yıl Haziran ayında, ırgatlık başlamadan önce, çevre köyler anlaşarak belirledikleri bir günde Löbelti’ye giderler, »Eskiden 8-10 köy birden çıkardı« diye anlatır yaşlılarımız. Çıkmak ise, sabah erkenden gidip, orada herkesin bir yere konar. Getirdiği koyun, keçi, tavuk her neyse keser yer ve komşu köylerden tanıdıklarını davet eder. Erkekler bir yere toplanır muhabbet meclisi kurulur. Birkaç tane bekçi tayin edilir etrafa göz kulak olmaları için. Akşam üzeri yola çıkarlar, karanlık olduğunda herkes evindedir.

Eskiden uzak köylerden gelenler, yakın köylerde bir gün yatar ertesi gün kendi köylerine giderlermiş. Genç kızlar, genç oğlanlar günlerce önceden heyecanla o günü beklerlerdi. Elbiseler, takılar o gün için hazırlanırdı.


**-**
**-**
Gümüşhacı köylü, yani Amasya yöresi versiyonu.
Yazar, Mehmet çevik, Aşık Sefil Ali-Hayatı- Deyişleri 19.yy kitabında.Sayfa 137 ‘de
Suna’nın Hikayesi başlıklı yazı
Osmanlı devleti Dulkadirli Beyliğini ortadan kaldırınca Dulkadirli soyundan Osman Bey gelir Boğazköy(Boğazkale) e yerleşir. Dulkadirli beyliğine yakın ilişkide olanlarda Sungurlu ve Boğazkale çevresine gelir yerleşirler. Bu gölge de söz sahibi olurlar.
Dulkadirliler daha önceden  Boğazkale/Yazır köyüne gelen Seyit Cemal evlatları ile yakın dostluk içindedirler, beraber sohbet eder, yer içerler. Hacı Bektaş Çelebileride Yazır köyüne sık sık gelirler birkaç gün kalırlar muhabbet ederler. Yazır köyü ile irtibatlı olan Dulkadirli Beyleri Çelebilerle de dostluk kurarlar.. Çelebiler geldiğinde Boğazkale’ye davet ederler, en güzel şekilde ağırlarlar.
Rivayetlere göre; Tarihi kesin bilinmemekle, 1800’lü  yıllarda Yazır köyüne gelen Çelebiyi Bey Boğazkale’ye davet eder. Çelebinin hanımı da Beyin hanımı da hamiledir..
Masalar kurulur, yenili, içilir Masa başında Bey Çelebiye ‘’’Benim bir kızım olursa senin oğluna vereceğim, senin bir kızın olursa Allahın emri ile birbirine verelim, sözleşelim’’ der.
Aralarında böyle bir söz geçer. Zaman Çelebinin kızı olur, Beyin oğlu olur. Evlenme çeğı gelince Bey, kızı ister. Aklı sargın akıllı kişiler Beye ‘’ gel bu işten vaz geç hayır gelmez’’ derlerse de Bey haber anlamaz. Kız verilir ama , kız hiç bilmediği diyara tanımadığı kişiye gelin gitmeye razı değildir. Buyüklerine karşı gelemediği içinde zoraki evlenmek zorunda kalır. Hacı Bektaş türbesine giderek.’’Elini elime değdirmeye nasip etme’’ diyerek dua eder.
Bey Boğazkale’de görkemli bir düğün yapmaya başlar.Hacı Bektaş’dan yedi yaylı arabasıyla gelin getirilir. Hocalar damadı hazırlar.zifaf odasına koyarlar. Damat gelinin duvağını kaldırır, gelin nasıl baktı ise damat hemen orada düşer ölür. Beye haber ederler gelir bakar damat ölmüş.
Cenazeyi kaldırırlar, aradan biraz zaman geçince, Bey Müftü’ye danışır. Müftü’de: Evdeki öteki oğluna al’’ der.
Bey hatasını anlar. Geline sorar. Gelin ikinci oğlu ile evlenmeyi kabul etmez. Beye büyük ızdırap düşer. Müftüler , Hocalar: ‘’ Bu gelin kendi nesline yaraşır, bunu babasının evine götür’’ derler.
Gelin ise:Ben babamın evinden al duvağım ile çıktım, geri gidip onların yüzüne nasıl bakarım, bekleyin Allah ne gösterir’’der.
Bir süre sonra Gelinliğini giyerek Boğazkale’den çıkarak Aygar dağına doğru gider. Bir çeşme başında duamı kabul ettin, benim canımı burada al ‘’ diye dua eder.
Evde sabah kalkarlar gelin yok aramaya çıkarlar, bir çobana rastlarlar sorarlar çoban: ’’Bir gelin gördüm İbik Çam’a doğru gitti’’ der.
Yazır köyüne haber ederler, gele Kadınlar yıkayıp Aygar dağına defnederler.
Yazır’lı Aşık Sefil Ali deyiş ile dile getirir.
Muhtemeldir ki Baba evine gitmeye ar ettiğ, geldiği eve de istemediği için oraya defnedilir.-Doğan-

Balım Sultan tekkesinin başından
Dediler bir suna gitti yalınız
Ayırdılar yareninden eşinden
Dediler bir suna gitti yalınız

Eşinden ayrıldı Beştaşa vardı
Ayrılık haberini Mucurda aldı
Şol kuru göllerde çok zari kıldı
Dediler bir suna gitti yalınız

Aştımola kırlangıcın belini
Yad avcı duyarda çeker telini
Arzetmiş gidiyor Seyfe gölünü
Dediler bir suna gitti yalınız

Malyaya uğramış alaca karda
Ah çekip gidiyor gönlü pek darda
Kıştır eğlenmiyor karcaşarda
Dediler bir suna gitti yalınız

Yedi yaylı ile dağları aştım
Ucu bulunmadık çöllere düştüm
Ya Rabbim Hacı Bektaşa kavuştur
Dediler bir suna gitti yalınız

Çok ağladım figan ettim özümden
Büyük ata çıkılmıyor sözünden
Akdağ madeninin güney yüzünden
Dediler bir suna gitti yalınız

Sanki kurt eline verdik koyunu
Kimse bilemedi Hakkın oyunu
Hünkar Hacı Bektaş Veli soyunu
Dediler bir suna gitti yalınız

Balta girsin ormanların sökülsün
San vursunda yaprakların dökülsün
Kömür gözlüm al bayrağın yıkılsın
Dediler bir suna gitti yalınız

Çeken bilir ayrılığın yayını
Geçtimola Kızılırmak suyunu
Ayırdılar gül yüzlümün soyunu
Dediler bir suna gitti yalınız

Kaşını benzettim mahzun yayına
Gözünü benzettim her dem ayına
Yolumuz uğrattı Kürtler köyüne
Dediler bir suna gitti yalınız

Delice çayından Budak özüne
Korkarım yad avcı düşer izine
Ol Aygar dağının günden yüzüne
Dediler bir suna gitti yalınız

Sefil Alim der ki gönlümüz yaslı
Dudu kumru gibi kafesde besli
Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin nesli
Dediler bir suna gitti yalınız

Altı kişiyi kaynak gösteriyor, bazı kıtaları değişik kişilerden derleyip birleştirmiş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder