Hızır Orucu
Hızır: Musa Peygamber zamanında yaşamış olan kimilerine göre Peygamber kimilerine göre bir ermiş, veli´dir. İlyas Peygamberle beraber abu hayat suyunu içtikleri için ölümsüzleşmişlerdir, ikiside kıyamete kadar ölmeden yaşayacaklardır, Hızır karada, İlyas´da denizde zor durumda kalan mümün kişilere çağırdıklarında yardıma geleceğine inanılan kişiler olarak bilinir.
Hızır halk arasında ak sakallı, uzun sopası olan, yaşlı, sırtında uzun bir abası, perişan kılıklı biri olarak bilinir fakat her kılığa girdiğine de inanılır, o yüzden biz alevi toplumu olarak her gelen misafiri Hızır bilenlerdeniz.
Zorda kalındığında, yardıma gelenlere <Hızır gibi geldin yetiştin> deriz. Halk arasında söylence olarak çok şey anlatılır. Hızırı görenler, Hızırı gösteren divanelerin olduğuna inanılır.
Bu iki kutsal kişinin hep yaşadıklarına, her yerde hazır ve nazır olduklarına, onların yürekten aşk ile çağıran herkesin imdadına, yardımına geleceklerine inanılır.
Bazı yörelerde, Ocak ayının sonu, Şubat ayının baışnda, üç gün oruç tutar, kurban keserek Hızır cemi denilerek cem yapılır.
Hızır orucu her yıl 31 Ocak ve 02 Şubat tarihleri arasında tutulur fakat yöresel farklılıklarda vardır.
Muharrem orucu, Kurban bayramı, gibi dini yaptırımlarımız kameri takvime göre yaptığımız için, miladi takvime göre 10 gün fark ettiği için, her yıl 10 gün önceye gelerek devam eder.
Özellikle Şubat ayında tutulan Hızır orucu, nasıl miladi takvime göre aynı zamana yerleşti bunu bilemiyorum, çünkü bütün dini bayramlar ve dini günler kameri yani Arabi takvime göre yapılır.
İran, Azerbeycan ve bazı yörelerde, kameri takvimde, Hicri aylardan, Recep ayının ilk haftası, Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri tutarlar.
Doğu yörelerimizde ki yaptırımı ile öteki yörelerdeki yaptırımı yani önemsenmesi biraz farklıdır.
Amasya ve bazı yörelerde lokmalar, çörekler yapılır, o gün, bir odaya çarşaf serilerek un veya buğday gibi şeyler serilir, Iğdır yöresinde harman zamanı en son kaldırılan tahıldan ayrılır bunlar, Hızır günlerinde bir odaya serilir, lokma konulur, yanına ibrik, leğen, havlu, sabun konulur, Hızırın gelip abdes alıp elini yıkayıp silmesine hazırlık, lokmadan yemesi içindir, ertesi gün orada Hızırın el izi, veya ayak izi aranır.
Hızırla ilgili Kur´an da Kehf suresi 60. ayetten, 82. ayete kadar olan yeri yorumlanır .
İsim vermez ama, Musa peygamber ile Hızır'ın bir olayını anlatır.
Çeşitli hadis ve rivayet metinlerine göre, Hz.Musa'nın, kendisinden
daha bilge (hakim) bir kişi olmadığını söylemesi üzerine,
Tanrı,ona Hızır'ın kendisinden daha bilge olduğunu
bildirir. Musa Hızır'ı bularak bilgisinden yararlanmak ister. Kuran
Musa'nın Hızır'la buluşmasını Hızır'ın adını anmadan anlatır. Bu
tespitler Kur'anı Kerim Kehf suresi 60-82) ayetinde geniş olarak anlatılır.
"
Anlatılanın özeti ...... bindikleri gemiyi deler, bir
küçük çocuğu öldürür, bir köyden ekmek isterler, köylüler vermezlar ama
bir duvarı devrilmekten kurtarır.Musa Peygamber bunlara itiraz eder, ama Hızır, kendisinin bildiği şeylerin olduğunu söyler vb.
Hızır orucunun bizde ki söylencesi ise:
-İmam Hasan ve İmam Hüseyin’in hastalanmasını Allah'ın buyruğu ile Hz.Muhammed gelip; İmam Ali ile Hz. Fatma’ya üç gün oruç tutmalarını söyler. Bu üç gün, oruç açma vaktinde Allah, Hızır’ı, dilenci kılığında gönderir, birinci gün esirim diyerek gelir , kapıyı çalar, İmam Ali, Fatıma'ya <Oruç açmamız için ne hazırladınsa ver,> der. Hızır ikinci gün yetimem diyerek gelir yiyecek ister, gene Fatıma hazırladığı yiyeceği verir, üçüncü gün garibem diyerek gelir, gene evdeki yiyecekleri Fatıma verir. Hz Muhammet <Bu gün orucun üçüncü günü tamamlanıyor beraber oruç açalım.> diyerek gelir.. Fatıma ''Ne yiyecek hazırlasam evde de bir şeyler yok'' diye düşünerek varır ki mutfak olarak kullandığı odaya bir tepsi içinde yiyecekler hazır, sevinçle getirir, Hz Muhammet, Fatıma, İmam Ali, İmam Hasan, İmam Hüseyin beraber oruçlarını açarlar.
İmam Hasan ile İmam Hüseyin'in hastalığı geçmiştir.
Hz. Muhammet İmam Ali ile Fatıma'ya üç gündür oruç açma vaktinde gelip kapıyı çalan dilencinin, Allah tarafından gönderilen Hızır olduğunu, bir deneme olduğunu, ama, öyle yaparak Allah'ın taktirini aldıklarını söyler.
Bu olayın üzerine, Kur’an Dehr ( İnsan )suresi 6.-7. gelir. Mealen :-Onlar verdikleri sözü tam bir biçimde yerine getirirler ve kötülüğü salgın olan bir günden korkarlar. yoksula, yetime ve esire yemeği severek yedirirler.
9. ayet; Biz size yalnız ve yalnız Allah rızası için yediriyoruz, sizden ne bir karşılık nede bir teşekür istemiyoruz.
Bu ayetler aynı zamanda bazı Dedeler tarafından sofra duası olarakta okunur.
***
Bir de, hepimizin bildiği gibi Hıdırellez günü vardır, bu Mayıs ay'ının 6. günü dür, bu gün, Hızır orucundan farklı bir gündür, bu gün Hızır ile İlyas´ın buluştuğu, Hızır´ın İlyas´a baharın geldiğini haber verdiği, gün olarak kabul edilir.
İran, Azarbeycan yörelerinin bazı bölgelerinde kutlanır- Zat-ı mutlak,- denir.
Tebriz tarafında Nebi bayramı olarak kutlanır. O yörelerde Şubat ayının ikinci haftası yapılır.
Bazı kitaplarda Hızır orucunun Nuh Peygamberden kaldığını yazar. Sözde! tufanda gemi firtınaya tutulmuş, Nuh peygamberde Hızırı çağırmış. Bu doğru olamaz. Zaten tufan Allahın emriyle oldu. İkincisi Nuh kendisi peygamberdir Allah Peygamberlerini korur gözetir, Peygamberlerde Allahtan gelene razıdırlar, kendisi çağırdığında Allah yardım eder, başka birisine çağırmaz.
Anadolu´da hemen her şehirde Hızır adına yapılmış - Hıdırlık- yerler vardır. Mısır´da Azerbeycan 'da Hızır adına yapılmış bir çok yerler vardır.
Ateş yakıp eğlenceler düzenlenir. Ateş biraz yanıp alevi azalınca tüm eğlenceye katılanlar 7 defa bu ateşten atlarlar. 7 rakamının hıdırellez geleneklerinde ayrı bir yeri vardır.
Ateşten atlanınca günahlardan arınılacağına, bulaşıcı hastalıklara karşı korunacağına inanılmış. Ateşi bir nevi aşı gibi uygulamışlar.
Ateşin kutsiliği burada ön plana çıkmaktadır. Ateşten atlayanların demir gibi sağlam olacağına olan inanç eski Türk inançlarının uzantısıdır.
Bir çok söylenceleri vardır.
Bir Hızır Söylencesi
Adamın birisi gelir bir arif kişiye
»Hızır Hızır diyorsun çağırıyorum çağırıyorum hiç gelmiyor. Nasıl
gelecek bu?« der.
Arif kişi adama der ki; 40 tane tahta kaşık yap
evine gelen her misafire yemek yedirirken birini ver ve yemekten sonra o tahta
kaşığı sakla. 40 kişi geldikten sonra, 40 kaşığı al bir ateş yak ve 40 tane
kaşığı ateşe at. Hızır’ın yemek yediği kaşıklar yanmaz, der.
Adam öyle yapar 40 tahta kaşık alır her gelen
misafire sofrasında bir kaşık verir. Misafir gidince o kaşığı saklar 40 tane olunca
ateş yakar atar kaşıkları ateşin içine. Bazı kaşıklar ateşten fırlayıp fırlayıp
dışarı çıkar. Adam anlar ki, o kaşıklarla Hızır yemek yemiş. Yani bir
değil birkaç kez evine Hızır gelip konuk olmuş. O yüzden her gördüğünü Hızır
bilmek gerek denir.
Gürani Dogan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder