19 Ekim 2021 Salı

Dine Sövmek

Dine sövmek Benim yetiştiğim zamanlarda çevremdeki bir çok kişi normal biçimde kızdığı kişiye küfür söylerdi ve dinine söverdi. Şimdi düşünüyorum bu insanlar bilinç sizce söylemiyorlardı. Babalarından dedelerinden duyarak öğrenmişlerdi. Kendi inandığı inançlarının karşıtı olan bir dine kızgınlıklarını dile getiriyorlardı. Eskiden beri kendilerinin yapageldiği inançları vardı ve can korkusundan kabul etmeye zorlandıkları bu din kendilerine yabancıydı. En önemli etkeni, dil olarak Arapçaydı, konar göçer bir yaşamda kadın, erkek, çocuklar, anne baba devamlı beraberlerdi, Kadınlar, erkeklerine en büyük yardımcıydı, her an yanındaydı, haremlik-selamlık yoktu, kaç-göç yoktu, atalarından gördükleri gelenek buydu, vb. Yeni dayatılan din ise geleneklerinin birçoğunu yasaklıyordu. Ata ruhlarının ölümsüzlüğüne inanma, güneş, ay, alkol, saz, davul, ulu ağaçlara, ulu kayalara, ata mezarlarına adak adamak, isteklerde bulunmak, nazara inanmak, bunlar dayatılan dinde yasaktı.vb. Yeni dini savunanlara -Senin dinini, kitabını- diye başlıyorlardı. Bu sövmeyi asla cahilliklerine bağlamıyorum, Saz çalmalarını, davul çalmalarını (İcra etmeleri cümlesi daha oturuyor) alkol içmelerini, kadın erkek beraber cem yapmalarını, Ata ruhlarına adaklar sunmalarını, inançlarının önderleri, Dedeleri dışlamaları, canlarını sıkıyor, rahatsız ediyordu. Bir insana İslam dinini öğretirken, ilk defa namazı, cenneti, hurileri, Cehennem i, kötü insanların, Müslüman olmayanların yakılacağını, ateşi öğretiyorlar. Öyleyse İslama giren, Müslüman olanlar korkularından, ya da cennete gitme, orada birçok huri alabilme sevgisinden, girdikleri, kabul ettikleri dine küfür etmezler. Öbür taraftan. Birçok kaynaklarda Anadolu’ya gelen Erenler, Dede Kargın, Güvenç Abdal, Karaca Ahmet, Sarı Saltuk ve o zamanın önderleri konar göçer toplum içinde insanlara kendi gelenek ve inançlarını bırakmamalarını telkin ederlermiş. Yani eski gelenekleri Şaman inançlarını sürdürmelerini salık verirlermiş. O yüzden kendi gelenek ve inançlarını yok etmeye yönelik baskıya kızgınlıkları var. Hemen yerleşik düzene geçene, ev, iş, gelir sahibi olanlar Cami, ezan, dua gibi kavramları öğreniyor, fiilen yaptırımını yapmaya başlıyorlardı. Özellikle şehir yaşamında, Ezan, Arapça, namaz hemen yaşamlarının bir parçası oluyordu. Zaten Müslüman kesim tarafından dışlanma, baskı, Müslüman olmalarına teşvik te vardı. Ama onların babalarından ve önderlerinden gördüğü bir inanç gelenekleri vardı. İslamiyet’in inanmayanlara karşı tutumu inanmayanlara karşı öldürmeye varan tutumları, can korkusu oluşturdu, Bekçiler, kapıcılar koyarak cemlerini gizli yapmaya devam ettiler. ’’İslam dinindeniz’’ diyerek Kuran okumaya başlarken, gizlice içkilerini içip, sazlarını çalıp deyişlerini söylediler, kendi yazdıkları deyişleri Daha önceden öldürülen Pir Sultan adına, Şah Hatayi adına söylediler. Can korkusundan kendi yazdıkları şiirlerine sahip çıkamadılar, can korkusundan zoraki cuma günü kutsallığını kabul ettiler namaza gittiler, Ramazan’da oruçlu imiş göründüler. Kendilerine Kuran, abdest, namaz, oruç, hac görevlerini yapmaya zorlayanlara; ‘‘Senin dinini s..erim‘‘ diye küfür edebildiler. Çünkü istemedikleri bir dindi. Fakat kendi taraftarlarından Müslüman olanlara, ısrar edenlere söyleyebiliyor lardı. Cübbe giymiş, sarık sarmış, sakal bırakmış kendini tam Müslüman olarak kabul edenlere bunu söyleyemiyorlardı. Onlara besmele, kelimei şehadet, fatiha, ihlas sureleri gibi basit şeylerle Bizde müslümanız diyorlar. Cenaze namazı, bayramlar, bayram Namaz gibi basit yaptırımları onlar gibi yapıyorlardı. Sünniler içinde çok yakın bulunan Aleviler, zamanla Kendi geleneklerini tamamen unutan çok kesimin olduğu biliniyor. Başkaldırılar, ayaklanmalar konusunu unutmamak gerekir. Yavuz – Şah Hatayi savaşı Alevilerin Şah İsmail’e destek verdiğini duyan Yavuz Yol boyunca çoluk-çocuk, yaşlı, kadın ayırt etmeksizin 50 binden fazla Alevi’yi katleder. O kadar zalimdi ki yaptığı zulümlere kendi askerlerinden de karşı çıkanlar olur. Onları da kılıçtan geçirir. 1514’de Çaldıran Ovası’nda Şah İsmail ordularıyla savaşa girer. Bu savaşta çoluk-çocuk demeden 50 binden fazla Alevi katledildi. Alevilerin mal ve mülklerine el konuldu. Katliamdan sağ kurtulan Alevilerin bir bölümü daha sonra Balkan ülkelerine sürgün edildi. Ovada yaşayanlar ise arazilerini bırakarak kırsal alanlara dağlara çekildiler. Şehirlerde yaşayan Aleviler ise korkudan zaman içinde Müslümanlaştırdılar. Alıntı: Barış Aydın-Alevilikte Öze Dönüş Hareketi. Başka kaynaklarda da bunun böyle olduğunu bulabiliyoruz. Örneğin: Türkmenler yeni dine geçmemek için 200 yıl mücadele etmişler, ama sonunda kitleler halinde kabul etmek zorunda kalmışlardır. İslam’a geçişle birlikte mücadele şekil değiştirerek eski kültürlerini, özlerini kaybetmeme mücadelesine dönüşmüştür. Doğadan öğrendikleri Gök Tanrı ve Şaman Dini gibi eşitlikçi toplum dinleri ile yeni dinleri sınıflı İslam Dini arasında bocalayarak karışık bir dini formasyon olan Batıni geleneğini yaratmışlardır. Türkmenler konup göçtükleri yerlerde aldıkları Budizm , Zerdüşt Dini gibi dinsel formasyonlardan etkilenerek özellikle Uygur Türklerinin oluşturduğu Budizm ile Hıristiyanlığın bir karışımı olan Maniheizm Dininin etkileriyle İslam’ı kendilerince yorumlayıp karmaşık bir dinsel formasyon ortaya çıkarmışlardır. Mehmet Özgür Ersan Babailer, kalender Çelebi, Şeyh Bedreddin ve daha birçok ayaklanma olaylarında Hep Aleviler, öldürüldü, sindirildi, dağlarda, dere içlerinde Alevi köylerinin olması sebepsiz değildir. Yine günümüzde Hükümetlerin Alevi köylerine Cami yaptırma çabaları, Alevileri inanmadıkları dine, yani Müslümanlığa geçirme projeleridir. Günümüzde Çorum, Maraş, Sivas olayları da katı kurallı Müslümanların Türkmen kökenli Alevilere Bektaşilere bakış açısından farklı inancından (Ben din diyorum) kaynaklanıyordu. Günümüzde hala Alevilerin Bektaşilerin, Aydınların tasvip etmediği birçok olaylar medyada yer alıyor: ilk okullarda Cennet, cehennem, Alevileri aşağılayan konuşmalar, Alevilerin öldürülmesi için yazı yazanlar, Alevilerin cenazesine gidilmez diyebilenler. vb. bir çok örneğini medyada bulabiliyoruz. Bunlar Bu tespitimi örneklemeye yüzlerce Bektaşi Fıkrası anlatabilirim, sadece kendi bölgemde değil, başka yöreler dede, dine, Kur’an a söven kişilerin olduğunu bilen anlatan birçok arkadaşım ve insan var. Yıllar sonra, aydınlanma sürecinde bunların düzeleceğini, insanların ayrımsız, yaşayabileceğini, Bilimin, tekniğin bu cehaletin üstesinden gelebileceğini düşünüyorum ve inanıyorum.